Nazan Öncel “Öldürülen Haysiyetimizdir”
Özgecan Aslan’ın Türkiye’yi sarsan vahşi katledilişine Nazan Öncel’de isyan etti.
“BİZ DONUMUZ ELİMİZDE GEZMİYORUZ AMA ONLARIN ELİ HEP BACAK ARALARINDA”
1999 yılında çocukluğunda yaşadığı hayatında iz bırakan taciz olayını “Demir Leblebi” şarkısıyla dillendiren sanatçı #sendeanlat susma diyor…
Burası Agora Meyhanesi Değil, Ünzile’lerin, Demir Leblebi’lerin Mahallesi
Bizim şöyle şarkılarımız vardır: ‘Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur’ der, ‘Halime’yi samanlıkta basıp, şalvarını gül dalına asan başka bir şarkımız olduğu gibi. ‘Tombul tombul memeler’ düzleminde giden şarkımız türkümüz de pek çoğundan sadece birkaçıdır… Burası Agora Mehyanesi değil, burası Ünzile’lerin mahallesi, burası Özgecan’ları vahşice katleden adamların coğrafyası. Burada Kadının Adı Yok’tur. Daha doğarken bize kız bebek derler, kaşık düşmanı derler, avrat derler, eksik etek derler; etek boyuna göre bizi kodlarlar. Eteğinin boyu poponun altındaysa fahişe, biraz aşağıdaysa, yollu, daha aşağıdaysa Kezban, daha aşağıdaysa köylüdür adımız. Her şeyi söylerler ama bir insan demeyi akıl edemezler. Her türlü tacizin, tecavüzün, hakaretin, şiddetin, işkencenin mubah olduğu erkeklerin dünyasıdır burası. Burada bizim nefes almaya hakkımız yoktur ve hiç olmamıştır. Burada on üç yaşındaki kız çocuğunu ‘ayakları yere basıyorsa tamamdır’ diyen adamlar vardır, el değmemiş diye beşikteki bebeleri satan, vicdanların dibe vurduğu adamların sokağıdır. Burada her yere virüs gibi bulaşmış insan görünümlü adamlar vardır, burada kimlik bunalımı vardır, ayrı ve gayrı vardır. Burada her şey var, insan gibi yaşama hakkı yoktur. Korkmadan yaşamak istiyoruz diyenlerin feryadı geliyor kulaklarıma acizliğimden utanıyorum.
Daha el kadar bir çocuktum, ne mini etek giymiştim, ne şu, ne de buydu. O acımasız, o talihsiz olayı yaşamam için dünyaya bir kız çocuğu olarak gelmiş olmam bile yeterdi… Büyüyüp gelinlik çağıma gelip de evlendiğimde bekaretimin hesabı sorulan da yine ben oldum. On yıllar sonra belki bir işe yarar dedim, tuttum Demir Leblebi’yi yazdım. Çoluk çocuğumuzu bu vicdansızlardan korumak adına iki kelam da biz edelim dedik. Dedik de ne oldu, o empati yapmaktan aciz adamların bizi bir öldürmediği kaldı… Burada söz konusu olan elbette ben değilim, benim gibi kimliğinin cinsiyet hanesinde kadın yazan her kadındır, bütün kızlarımız, kız kardeşlerimiz, analarımızdır. Söz konusu olan bu acıların altında kalanlarımız, söz konusu olan kırılan haysiyetimizdir.
Gözü dönmüş bu canilerin nerede karşımıza çıkacağı, korkunç sonun hangimizi, nerede yakalayacağı, hangimizin kurban olacağını bilmediğimiz bir yerde korkuyla yaşıyoruz. Evde, sokakta, otobüste, dolmuşta, parkta, dükkanda, orada burada, her yerde bunlar var.
Ağzıma yakıştırmıyorum ama özür dileyerek, en amiyane tabirle ‘biz donumuz elimizde gezmiyoruz ama onların eli hep bacak aralarında.’ Üçüncü sayfa haberi deyip geçtiğimiz acı gerçeklerle hangimiz ne kadar ilgilendik, gelmiş geçmiş hangi siyasi parti lideri ve veya mensubu bu insanlık suçunun üzerinde durdu. Gömlek değiştirir gibi yasalar değişirken birinin de aklına geldik mi, benim derdim, Özgecan’ın anne babasının derdi siyasilerin derdi oldu mu? Hepimiz dürüst olalım kimselerin umurunda olmadığımızı yüksek sesle söyleyebilir, yarasını saramadığımız, hayatları ellerinden alınan, yarınları çalınan kızlarımız, çocuklarımız için birinin de çıkıp dur demesini, adaleti sağlamasını, önüne geçmesini sonuna kadar isteyebiliriz. Ben adalet adına bunu istiyor, hatta yalvarıyorum. Sen de iste, insanlık suçu işlemelerine artık izin verme, zamanı çoktan gelmiş empatini yap, senden bütün istediğim bu.
Saygı ve sevgilerimle.
Nazan Öncel
Demirden Leblebi şarkısın sözleri
Söylenmese de olurdu
Ama şimdi söylemek
Söylemek istiyorum
Belki kalbin kırılır
Gözyaşına boğulursun
Gözyaşını sakla
Ben ölürsem ağla
Bunu senle hiç
Hiç konuşmadık biz
Tek tanığım sen
Tek çarem sendin
Beni anlamak istemez miydin
Bu acıyı ben tam yüz sene taşıdım
İçimdeki bu acıyla hamal gibi yaşadım
Şimdi bana sarıl
adece sarıl
Ve lütfen artık beni dinle
Lanet olası bir gündü
Kapı açıldı ve o geldi
Yüzünde pis bir ifade vardı
Koynunda yılan beslediğin o yatakta
Kardeşime süt veriyordum o anda
Doğru odaya daldı
Ve buyurgan bir sesle
Beni yanına çağırdı
Kolumdan çekip
Kucağına aldı
Otur dedi kısaca
Evet bu öyle sıradan bir gün değildi
Gözyaşlarını sakla
Ben ölürsem ağla
Sonra bu yana bakma başını çevir derken
Elleri bacaklarımda
Geziniyordu anne
Babacığım yapma dedim
Bir hayvan gibi soluyordu
İki bacağının arasında
Beni mengeneye almıştı
Sonra nasıl olduysa
Kurtulmayı başardım
Bir odaya kaçtım
Ve o an sadece haykırıyordum
Defol defol git burdan
O kapıyı yumrukluyor
Ben ağlıyorum kardeşim ağlıyordu
Her şey bir kâbustu
Her şey bir kâbus
Kalbim kırık öleceğim
Bilmem ne halt edeceğim
Benim kalbim yaralı
Bu cehennem azabı
Senin kızın hayatla
İşte böyle tanıştı
Baba ne demek anne
Bu kelime bana inan çok yabancı
Çok üzgünüm çok
Çok ne kadar az bir laf
Hiçbir şeyi anlatmaya yetmiyor
Gözyaşlarını sakla
Ben ölürsem ağla
Artık için rahat olsun
Sen bir meleksin anne
Yediğimiz her lokmayı
Kuruş kuruş ödedik
Nasıl ödenirmiş öğrendik
Demirden leblebi
Ne yenir ne yutulur
Bazı şeyler belki
Belki unutulur
Unutmak var ya
Demirden leblebi
Demirden leblebi
Demirden
Kalbim kırık öleceğim
Bilmem ne halt edeceğim
Elimden alınan hayatım
çalınan masumiyetim
Sıkıyorsa biri kalkıp bir şey söylesin
Dokuz yaşında bir çocuk
Hayatı böyle tanıdı
Annesinin sütü
Babasının çükü
Bu çocuk senin kızındı anne