Müt’a Nikâh Değil, Birlikteliktir!

 Müt’a Nikâh Değil, Birlikteliktir!

 

Dini İlimler ve Kültür Dergisi Yeni Ümit, aile hayatını tehdit eden en tehlikeli fitnelerin başında yer alan “müt’a”yla ilgili bir sempozyum düzenledi. ‘Ailenin Korunması ve Müt’a Fitnesi’ başlıklı sempozyumda söz alan alimler, müt’anın nikah akdi değil, birliktelik olduğu yönünde birleştiler.

 

İstanbul Kongre Merkezinde dün gerçekleştirilen ve tüm gün süren “Ailenin Korunması ve Müt’a Fitnesi” Sempozyumuna Türkiye ve Dünya’dan İslam âlimleri, kanaat önderleri, akademisyenler ve kalabalık bir izleyici topluluğu katıldı. Davut Aktepe Hoca’nın Kur’an tilavetiyle başlayan sempozyumun sunuculuğunu Samanyolu TV Ana Haber Spikeri Kemal Gülen yaptı. Açılış konuşmasında söz alan Yeni Ümit Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ergün Çapan, ailenin kutsi bir müessese olduğunu, sıhhatli ve faziletli bir aile yapısının toplumun geneline de sirayet edeceğini dile getirirken bu bağlamda Elmalılı Hamdi Yazır’ın ‘müt’a ile bir araya gelmek metres tutmakla birdir’ ifadesine atıfta bulundu. Çapan, konuşmasının devamında şunları söyledi: ‘İslam Dini, bütün emir ve yasaklarıyla beş esasın korunmasını emretmiştir; dinin, aklın, neslin, malın ve nefsin. Bunların muhafaza edilmesi, sağlıklı ve sağlam bireylerin, ailelerin oluşmasına zemin hazırlar. Sağlam insanlardan, sağlam aileler; sağlam ailelerden de sağlam toplumlar meydana gelir. Bugün burada aileye kast eden müt’anın nasıl bir fitne olduğunu, yuvaları nasıl perişan ettiğini, anaları ve çocukları ne derece zor duruma soktuğunu saygıdeğer ilim adamlarının sunumlarında görecek ve anlayacaksınız.’

 

“Allah Resulü müt’a nikahını yasaklamıştır.”

Mehtap, Irmak ve Dünya TV’nin canlı olarak yayınladığı sempozyumun oturumlarına geçmeden önce İslam coğrafyasından bazı âlimler, konuyla ilgili mesajlarını barkovizyon aracılığıyla salondaki izleyicilerle paylaştı. Bütün imamların müt’anın haram olduğunda hem fikir olduğunu söyleyen Dr. Ayid Al-Karni, gençlerin yanlış bilgilendirmeler sebebiyle ne yazık ki bu yola tevessül ettiklerini ancak Allah adına yalan söyleyenlerin asla iflah olmayacaklarını dile getirdi.

El-Beyan Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ahmed Al-Suvayyan da mesajında, evlilik kurumunun önemine değinirken, müt’anın asla evlilik kavramının içine giremeyeceğini, müt’adan sakındıran pek çok hadis bulunduğunu, içki ve zina gibi müt’anın da tedricen yasak kılındığını anlattı ve Buhari ve Müslim’in Hz. Ali’den rivayet ettikleri ‘Allah Resulü müt’a nikahını yasaklamıştır’ hadisiyle konunun içtihatlara kapandığını belirtti.

 

Müt’a, müsrif ve fesat karakterli insanların işidir!

Sempozyumun açılış konferansında konuşan isimse, Ürdün Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhammed Kudat idi. Önceki yıllarda Hizmet müesseselerinde bulunduğunu ve buralarda iman meyvelerini gördüğünü, bu kurumların eğitime hizmet eden öncü kurumlar olduğunu ve bunların hepsinde Hocaefendi’nin izlerini gördüğünü, Hizmet’i ne kadar düşürmeye ve karalamaya çalışırlarsa çalışsınlar, Hizmet’in ve Hocaefendi’nin değerinden hiçbir eksilme olmayacağını söyleyerek konuşmasına başlayan Kutad, salonda bulunanlardan büyük alkış aldı.

Meşru evliliğin karşısındaki müt’anın ciddi bir problem olduğunu ve maalesef bunun belirli kesimlerce pazarlanmaya çalışıldığını anlatan Kudat, müsrif ve fesat karakterli insanların yaptığı bir iş olan müt’anın tam anlamıyla bir zina olduğunu ifade etti. ‘Müt’adaki geçicilik kriterine Allah celle celalühü asla rıza göstermez ve bundan dolayıdır ki müt’ada miras söz konusu değildir’ diyen Muhammed Kudat, müt’ada evlilik hükümleri söz konusu olmadığı için recm cezasının uygulanamayacağını ve recmden çekinenlerin müt’aya başvurmasının sebebinin de bu olduğunu söyledi.

 

Üç oturumdan oluşan sempozyumun ilk oturumuna Prof. Dr. Hamza Aktan başkanlık yaptı. Konuşmacılara söz vermeden önce konuyla ilgili düşüncelerini aktaran Aktan şöyle konuştu: ‘Fuhşa daha yakın olan müt’anın yapısı ve ilmi zaafları çok fazla. İnsan, madde ile buluşmaya ve zenginleşmeye doğru yol almaya başladığı andan itibaren şeriatın sınırlarını aşmaya çalışır, teviller icat edip yine şeriatın bağlayıcı hükümlerinin atlanması yolunda birtakım faaliyetler içerisine girer. Ve lakin yine de içi rahat değildir. Sempozyumun bu yolda önemli bir hizmet yapacağı inancını taşıyorum.’

 

Nisa Suresi 24. Ayetin müt’ayla alakası yoktur!

Prof. Dr. Hamdi Döndüren’in ‘Kur’an ve Sünnet’te Evlilik’, Prof. Dr. Saffet Köse’nin ‘Fıkıh Açısından Müt’anın Haramlığı’ ve Prof. Dr. Ahmet Rababia’nın ‘Makasıd-ı Şeria ve Sedd-İ Zerai Açısından Müt’a’ sunumlarının yapıldığı birinci oturumda, Hamdi Döndüren, ‘Yeryüzünde sonsuza kadar devam edecek olan yegane müessese ailedir’ diyerek evlilik akdinin ve aile kurumun önemi üzerinde durdu. Şianın müt’a nikâhını Nisa Sûresi 24. ayetine dayandırarak meşrulaştırmaya çalıştırdığını kaydeden Saffet Köse de, ‘Bu ayetin müt’a ile hiç alakası yok. Ayet, mehir ahkâmının bir parçası. Kur’an’daki bu ayetle kadının mehir miktarı belirlenmiştir’ dedi. Köse, “Kimi insanlar ‘Allah’ın kapılarını açtığı bir rahmeti kimse kapatamaz’ ayetiyle müt’aya kapı aralamaya çalışıyor fakat namus konusunda esas olan haramlılıktır” ifadesini kullandı.

 

Müt’a Nikâh Değildir!

Prof. Dr. Beşir Gözübenli, moderatörü olduğu ikinci oturumda şunları söyledi: ‘Güçlü bir devlet için ailenin kuvvetli ve sağlam olması gerekir. İslami değerler sisteminde bunun sağlanması için evrensel değerler vardır. İffet bunların başında gelir. Aile, şeytanın en nefret ettiği, Allah’ın celle celalühü ise en sevdiği kurumdur. Şahsiyetli nesiller yetiştirmek için insanların iffetli olması gerekir. Müt’a, kıyamete kadar yasaklanmış bir meseledir.’ Oturumda, ‘İslam Mezheplerinin Müt’aya Bakışı’ konulu sunumu yapan Prof. Dr. Halil İbrahim Bulut, ‘Müt’a ve nikah sözcüklerinin yan yana kullanılması beni çok rahatsız ediyor. Nikah, çok değerli bir akdin adıdır’ diyerek konuyla ilgili hassasiyetini paylaştı. Ehli sünnet vel cemaatin ve tasavvuf ehlinin müt’ayı kesin bir şekilde reddettiğini ifade eden Bulut, kadim İran geleneğindeki mülk de kadın da ortak olmalıdır anlayışının, günümüzde yalnızca İran Şiasının müt’ayı kabul etmesinde etkili olmuştur dedi. Oturumun diğer sunumlarını, Prof. Dr. Aytekin Sır ‘Müt’a ve Aile Hayatının Dejenerasyonu’ ve Doç. Dr. Ahmet Faruk Kılıç da ‘Müt’a ve Kadının Mağduriyeti’ başlıklarında yaptı.

 

‘İstihbarat Örgütleri Cinselliği Sofistike Yöntemlerle Kullanır’

Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Kaşıkçı’nın başkanlığını yaptığı son oturumda ise konuyla ilgili çarpıcı sunumlar vardı. Öncesinde Kaşıkçı şunları söyledi: ‘Kadınlar İslam’da dişilikleri ile değil, kişilikleriyle ön plandadır. Dolayısıyla böyle bir hükme fetva veren alim olamaz. Olursa da biz ona fasık deriz.’ Prof. Dr. Mustafa Bakır, ‘Müt’anın Tıbbi Açıdan Tahribatı’ başlığıyla ele aldığı mevzuyu zührevi hastalıklarla ilişkilendirerek katılımcılarla orijinal bilgiler paylaştı. Hakeza ‘Müt’anın Çocukları Sefalete Sürüklemesi’ sunumuyla da Doç. Dr. Hasan Aydınlı aynı minvalde bir sunum yaptı. Sempozyumun son konuşmacısı Doç. Dr. Mahmut Akpınar ise ‘Bir Angajman Aracı Olarak Müt’a’ başlıklı konuşmasında, genelde gizli servislerin cinselliği, özelde de İran’ın müt’ayı nasıl bir angajman aracı olarak kullandığını ele aldı. Akpınar’ın konuşmasından bazı çarpıcı bölümler:

  • Kadının istihbarat aracı olarak kullanılması, servisi güçlü olan hemen her devlette vardır. KGB, MOSSAD bu konuda oldukça deneyimlidir. İran istihbaratı da 1979 İran İslam Devriminden sonra kadını istihbarat aracı olarak kullanılmıştır.
  • Cinsellik bir şekilde angajman olarak kullanılıyor.
  • İstihbarat örgütleri cinselliği bilindik ve görünür yöntemlerden ziyade daha sofistike şekilde kullanırlar. Sauna, masaj salonu gibi yerler istihbarat örgütlerinin kullandığı mekanlar olabilir.
  • Önemli mevkilerde olan insanların bu tip konulara dikkat etmesi gerekir.
  • Toplumsal doku olarak Türkiye, İran’dan daha sağlam ve sağlıklı bir yapıya sahiptir.

 

Evliliğin Tek Amacı Cinsel Tatmin Değildir!

İslam Dini, zinayı kesin olarak yasaklamış, kadın ile erkek arasındaki ailevi münasebetin meşru yolu olarak nikâhı zorunlu kılmıştır. Zira evlilik kurumu, erkek ve kadını birbirine vefalı hayat arkadaşı yapar, ruh ve beden sağlığı yerinde olan nesiller yetiştirir, günahlardan koruyucu sağlıklı cinsel yaşamı sağlar ve neslin karışmasını, bozulmasını önler.

Evliliğin tek amacı cinsel tatmin değildir. Bu hikmetlerle dinimizde, sürekliliği esas alan evlilik emredilmiştir. Eşlerin sonradan boşanma kararı alması hariç, “süresizlik”, nikâh akdinin şartı kılınmıştır. İsmi her ne olursa olsun, belirli bir zaman dilimi için kıyılan nikâh batıldır, geçersizdir. Maalesef bazı insanlar keyfi ve nefsi yorumlarıyla, cahiliye döneminde uygulanan ve daha sonrasında Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin yasakladığı müt’a fitnesini günümüze kadar taşımışlardır. Şu bir gerçek ki müt’a asla bir nikâh değildir, yuvaları yakan bir fitne ateşidir.

 

Müt’anın Tanımı

Yararlanılan şey demek olan müt’a, kavram olarak, evlenme engeli bulunmayan bir kadınla bir erkeğin, belli bir süre için ve belli bir mal karşılığında birlikte yaşamak üzere anlaşmaları demektir. Müt’a, İslam’ın ilk dönemlerinde uygulanmış fakat sonradan yasaklanmış bir uygulamadır. Bu açıdan müt’a, İslam hukukunun tedriciliğini gösteren örneklerden biridir. Ne var ki Şia’nın, Hz. Peygamber’in müt’ayı yasakladığına ilişkin rivayetleri kabul etmemesi, onu Sünniler ile Şia arasında tartışmalı konulardan biri haline getirmektedir.

Müt’a, zinaya dini kılıf bulma, fuhşa kapı aralama gayretidir. Böylesi bir tuzak karşısında insanımız uyanık olmalı, aile kurumunu dejenere eden bu tür uygulamalara karşı tavır almalıdır.

Benzer Yazılar

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir