‘KAPI’
KAPI
“Sakın kapıyı aralık bırakmayın; farkına varmadan ardına kadar açılır.”
Mustafa Kemal Atatürk
Kapı filmini, izlemeye fırsat bulamamıştım. Geçen hafta sonu oturdum izledim.
Filmin eleştirilerinde Kadir İnanır’ın oyunculuk kariyerini noktalayacağı bir film olarak bahsedilmiş. Belki filmi bu durum, daha da duygusal hale getirmiş. Kim bilir! Derin bir film. Film Mardin’de ki din, mezhep, kültür farklılıklarını anlatıyor.
Evet hangi kültürden, hangi mezhepten, hangi dinden olursan ol! Herkesin inancı, kültürü ve emeği kıymetlidir.
Mardin benim için “Türkiye’de Birlikte Yaşama Kültürünün” başkentidir. Çeşitli din ve medeniyetleri kendi çatısı altında barındıran muhteşem şehir, egzotik, sihirli şehir Mardin. Çok gittim ve bu şehir kendini unutturmamak için, insanı kendine bağlayıp, sonra da “gelmek için tekrarı nasip olsun” diye dua ettirir. Dinlediğim hikayelerle çok şey öğrendiğim şehir.
Yıldızlara bakan bu büyülü şehir, Türkü, Kürt’ü, Arap’ı, Süryani’si, Yezidi’si… ile birbirine yakın insanların bir arada yaşadığı yer.
Süryanilerin paskalyasında, Türklerle Süryaniler yumurta tokuştururken, Ramazanda Deyr ul Zaferan’da iftar yemeği verilir.
Kapı filminde “Süryani bir ailenin zamanında zulüm, acı görüp Almanya’ya gitmesini ve bir acı olayla tekrar Mardin’e gelmesini ve yaşanan olayları anlatır”
Deyr ul Zafaran Manastırında “Berekhmor Abuna” “ile selam verince Vahide Gördüm, acaba bir Süryani Belgeseli mi izliyorum dedim.
Ya Şemsa’nin ( Vahide Gördüm) “”annemmm, ay kurbane” diye kuyunun başında hıçkırarak ağlaması Süryanilerin acılarına mı tercüman oluyordu?
Ben bu ülkede ilk defa Süryanilerle ilgili bir film izledim. Bazı filmlerde ve dizilerde Kapalı Çarşının zengin kuyumcusu dışında, Süryaniler için tam puan alacak bir film bu film.
Süryanilerin yaşadıkları zulmü anlatırken, farkındalık yaratmaya çalışan bir film.
Filmde Süryanilerin yaraları anlatılıyor.
Oyunculuk şahane. Mardin görseli muhteşem. Konu da ilginç.
Ama!
Hristiyanlığın allanıp, pullanıp gözler önüne serilmesi ve onların medeni, Türklerin kaçakçı, yurtlarını terk etmek zorunda kalan acılı insanların evlerini soyan, acımasız hırsız olarak tanıtılması hiç de hoş değildi. (Her ne kadar açık açık ifade edilmemiş olsa da verilen algı ortada maalesef)
Zaten filmde ki tek Türk, Remzi karakteriydi. O da maalesef hırsız ve kaçakçıydı.
Türkiye’de bazı sanatçılar sinema yapmayı, her nedense sanattan daha çok, Türkleri kötüleyen rollerle gözler önüne seriyor.
Nerde Türkiye karşıtı proje ve bunun karşılığında Batıdan üç kuruşluk ödül alacağım diye heveslenmeler ve devamında da o rollerin üstesinden gelmeler, işte! Ben burada kopuyorum.
Türkiye’nin onca sorunu varken, onca sıkıntısı varken. Evet Süryanilerle aynı topraklarda yaşıyoruz. Ama Türklerde çok zulüm gördü, sayın yapımcılar ve oyuncular?
İyi bir sanatçı, her türlü rolün üstesinden gelir. Katılıyorum. Ama Türk’se Türklerin aleyhin bir filmde oynamamalı. Unutmayın ün’ünüzü Türk milletine borçlusunuz.
Bu benim görüşüm, kızsanız da kızmasanız da ben rahatsız oldum. Bir film hele de bir Türk Filmi, Türklere itibar kaybettirmemeli, aksine itibar kazandırmalı. Üstelik “MUSTAFA” filminin rüzgârı hala eserken.
Sessizliğin sesi olmak, söylenmeyenleri söylemek sanatçının görevidir. Ama bu ses kendi milletinin sesi olmalıdır.
İnsanlar hıçkırıkla ağlıyor, neden kendi insanının dili olmuyorsun?
Elbette benden değilsin mantığı ile ötekileştirmemek lazım ama senin insanın aç, çocuk yaşta evlendiriliyor, dindar-laik ayırımı var, kadınlar şiddete uğruyor, gençler küçücük yaşta yaşlanıyor bir sürü sorun varken…
Sanatçının ruhu vardır. Duyguları vardır. Düşüncelerini özgürce ifade edebilme şansı vardır. E o zaman neden suflör olmayı tercih edersiniz ki?
Şöyle geriye doğru bir yolculuk yaptığımızda Süryani’si, Arap’ı, Yahudi’si, Hıristiyan’ı vs neden hep Türkleri suçlar. Gördükleri resim neden hep kin ve nefret renkleri. Sanki kendileri gökten inen meleklermiş gibi tüm dünyanın gözünü boyuyorlar. Bizim Türk senarist ve artistler de onlara yardım ediyor.
Sadece batıdan üç kuruşluk ödül almak için mi?
Bu topraklarda her millet acı yaşamıştır. Türklerde, Alevilerde, Süryanilerde…
Mustafa Kemal Atatürk’ün sözü bu yazının özetidir “Sakın kapıyı aralık bırakmayın, farkına varmadan ardına kadar açılır” bu kapıyı aralık bırakanları, kendi iç hesaplaşmaları ile baş başa bırakıyorum.
Havva Lakutoğlu/2021