Kadına Şiddet Nasıl Biter?
Kadına Yönelik Şiddet Top Yekün Mücadele Gerektiriyor
Dünyada kadına yönelik şiddet, özellikle ekonomik, siyasal ve etnik sorunlarla iç içe geçerek artıyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken, kadın haklarının en büyük ihlallerinden biri olan kadına yönelik şiddet kavramını ele alan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şiddeti bitirecek önlemlere ilişkin önemli bilgiler verdi.
Türkiye’nin AB’ye girme sürecinde kadının özgürleşmesi hareketinin ülkemizde çok hızlı bir şekilde geliştiğini belirten Tarhan, erkek alt kültüründe kadının bu hızlı özgürleşme talebine karşı yanlış anlama ve algılamalar ortaya çıktığını ifade ediyor. Son dönemlerde ülkemizde de artış gösteren kadına yönelik şiddetin sonlandırılması için Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan, önemli tespitlerde bulunuyor. Kadına Yönelik Şiddeti bitirmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi, mahkemeler, medya, sivil toplum kuruluşları, psikolog ve psikiyatrist hekimler, yaşam koçları, kamu kurum ve kuruluşları ve özel sektör gibi toplumun hemen her kesimine önemli görevler düştüğünün altını çizen Tarhan alınabilecek önlemleri şöyle sıralıyor;
Öfke yönetim eğitimleri verilmeli
Öfkeyle baş etme konusunda ailede öfke yönetimi eğitimleri verilmelidir. Üniversitelerde ‘Şiddeti Araştırma Merkezleri veya Enstitüleri’ kurulmalıdır. Sürekli Eğitim Merkezleri’nde bu alanda sonuç alıcı eğitimler yapılmalıdır. ‘Yaşam koçu’ olacak kişilerin her anlamda donatılması gereklidir.
Kılıç çekme duygusuna fırsat verilmemeli
Kadının özgürleşme hareketi, kadın-erkek savaşına dönüştürülmemelidir. Erkekte ‘Kılıç çekme’ duygusu uyandıran yaklaşımlardan uzak durulmalıdır. Ancak Batılı feminist yaklaşımların ülkemizde de uygulamaya koyulmasının istendiği gerçeği var. “Eşin sana bağırıyorsa sen de ona bağır, bir şey atıyorsa sen de at” gibi yaklaşımlar kadınlarımıza öğretilmek istenmektedir. Bu tarz söylemler çok yanlıştır. Bunun gibi tutumlar şiddeti daha da artıracağı gibi öfke kontrolünü de zorlaştıracaktır.
Şiddet gören kadınlar yaşam koçuyla desteklenmeli
Şiddet ve istismarı önleme konusunda STK’ların çalışmalarını göz ardı etmek mümkün değildir. Bu alanlarda çalışmaları kesinlikle gereklidir, desteklenmeleri önemlidir. Özellikle yurt ve rehabilitasyon merkezlerinde kalanlar yaşam koçluğu şeklinde desteklenmelidir. Dünya genelinde yürütülen çalışmalara bakıldığında gelişmiş ülkelerde özellikle de ABD’de Kadın Sığınma ve Çocuk Rehabilitasyon Merkezleri’nin Psikiyatri Merkezleri’ne yakın olduğu gözlemleniyor. Çünkü kriz anında hemen müdahale edebilmek çok önemlidir. Bu sebepten dolayı uygulama bu yöndedir.
Medya da elini taşın altına koymalı
Özel sektör ve medya kuruluşları da şiddeti önlemeye yönelik çalışmalarda bulunabilirler. Psikiyatri uzmanları ve psikologların katılımıyla eğitici programlar organize edilebilir. Çünkü çocuklar şiddeti örnek alıyorlar. Çocuk şiddeti aileden örnek aldığı gibi aynı şekilde medyadan da etkili bir şekilde alabilmektedir. Televizyonlarda yayınlanan programlarda yer alan bir şiddet sahnesi kesinlikle çocuğu olumsuz etkileyecektir. Yine çizgi filmlerde işlenen konular ve şiddet çocuk üzerinde etkili olacaktır. Bu görüntülerin çocukları doğrudan etkilediği ve çocukların gördüklerini örnek aldıkları gerçeği hazırlanan yayınlar sırasında göz ardı edilmemelidir.
Şiddet Öyküsü Olanlara “Öfke Kontrolü Eğitimi” Verilmeli
Öfke kontrolü eğitimlerini risk gruplarına uygulamak gerekiyor. Geçmişinde şiddet öyküsü olanlar mahkemeye gitmişse bu kişiler ‘Risk Grubu’nu oluştururlar. Yapılacak çalışmalarda bunlar göz önünde bulundurulmalıdır.
Mahkemeler de bu noktada ‘Öfke Kontrolü Eğitimi’ alınmadığında ‘Belirli bir oranda hapis cezası verilmesi’ gibi yasal önlemler almalıdırlar. ‘Öfke Kontrolü Eğitim’i alınırsa evine girmeye izin verilmesi, Öfke Kontrolünde Denetimli Serbestlik Kuralları’nın işletilmesinde şiddetin azaltılmasında fayda sağlayacaktır.
Değerler hareketi başlatılmalı
Bu alanda benim de dahil olduğum 2007 yılında TBMM’de bir komisyon çalışması yapıldı. Güzel ve yararlı bir rapor hazırlanıp sunuldu. 26 bin okul öğrencisi ve binin üzerinde cezaevinde yatan şiddet mağdurları üzerinde yapılan bir çalışmaydı bu. Ciddi sonuçlar ortaya çıktı. Bu raporda öngörülen önlemler raftan indirilip uygulamaya geçilmelidir. Bu raporda dikkat çeken en önemli sonuç toplumda ‘Değerler Hareketi’nin başlatılması gerektiği tespitidir. Bu çalışmada toplumdaki etik, insani ve ahlaki değerlerin erozyona uğradığı ortaya çıktı. Bu erozyonu engellemek için Milli Eğitim sisteminde, değerleri güçlendirecek olan dürüst olma, sözünde durma, yardımsever olma, fedakâr olma gibi bilimsel olarak da desteklenen değerlerin güçlendirilmesi gereklidir. Bu önemli değerlerin gençlere okul öncesi eğitimde verilmesi gerekmektedir.
Gönüllü annelik uygulamaları yaygınlaştırılmalı
Sosyal sorumluluk projesi olarak Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi olarak biz İstanbul Valiliği ile birlikte “Haydi Tut Elimi” ve “Mutlu Yuva Mutlu Yaşam” Dernekleri olarak çeşitli çalışmalar yürütmekteyiz. Mahkeme kararıyla kurumlarda koruma altına alınan çocukların bakımını üstleniyoruz. Tedavilerine katkı sağlandığı gibi yasalara uygun, denetlenebilir, gönüllü annelik şeklinde çocuklara bakım ve hizmet verilmektedir. Bu tarz yapılanmalar artırılmalı ve desteklenmelidir. Aile içinde şiddet gören, travma yaşayan ve kuruma terk edilen çocuklar şiddet potansiyeli risk grubunda yer alan çocuklardır. Bunların bakımını üstlenen sosyal sorumluluk projelerini devletin fiili ve mali olarak desteklemesi gereklidir. Bu yapılara kaynak desteği sağlanmalıdır. Çünkü ülkemizde bu yapılara kendini adayacak çok insan vardır. Sadece organizasyona ihtiyaç vardır. SHÇEK’e bir çocuğun maliyeti 3 bin TL’dir. Bu kurumlarda masraf yarı yarıya düşmekte maliyet azalmaktadır. Bu hizmetlerde bulunan STK’lar desteklenmelidir.
Toplumsal farkındalık oluşturulmalı
Rehabilitasyon Merkezleri’nin açılması desteklenmeli ve her bakımdan teşvik edilmelidir. Gönüllüler ve özel sektör devletin yükünü bu yapılırsa azaltabilecektir. Mağdurların oluşturacağı dernekler de teşvik edilmelidir.
Şiddet kurbanlarının tedavisinin yanı sıra toplumda ‘Farkındalık’ oluşturmak amacıyla yapılacak çalışmalar da önem arz etmektedir. Toplumun bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi birden bire ortaya çıkmayan şiddetin önlenmesinde fayda sağlayacaktır.
Medyanın koruyucu ruh sağlığı programları yapması gereklidir. Bu konuda teşvik edilmesi, kurumlara kolaylıklar gösterilmesi yararlı olacaktır. Kamu teşviklerinin sağlanması bu programları arttıracaktır. Toplumun bilgilendirilmesi açısından bu çalışmalar önemlidir.