Duygu Asena
Bazen insan kararsız kalıyor. Sanki fikirsizmiş gibi, aynı şeyi savunabiliyor da yerebiliyor da… Benim kararsız kaldığım önemli konulardan biri şu Irak savaşı meselesi, öteki de Sevgililer Günü! Sorunların savaşla çözülmesi inancına, savaşlarda ölmeye, öldürmeye karşıyım ama Saddam gibi bir diktatörün bir ülkenin, hatta dünyanın kaderinde önemli rol oynayabilmesine de karşıyım, buna bir çözüm bulamıyorum…
Sevgililer Günü’nün de ticari amaçlı olduğunu biliyorum, diyorum ki kendi kendime, kalabalık mağazalarda, mecburiyetten, sevgilimize hediye almak için koşturacağız ve mutlaka aceleye gelecek, istediğimiz bir şeyi alamayacağız. Tıklım tıklım restoranlarda, arka masalarda, omuz omuza yemek yiyeceğiz. Restoranların hazırlayıp sunduğu yemekleri, kalp şeklindeki tatlıları yine mecburiyetten yiyeceğiz; dükkan sahipleri, restoranlar para kazanırken, biz zoraki bir eğlence içine gireceğiz ve kullanılmış olacağız…
Sonra yine diyorum ki kendi kendime, tamam bu günler ticari amaçlı ama varlar işte. Madem ki varlar biz de sevgilimiz için özel şeyler yapabiliriz. Yılın bir gününde isimsiz çiçekler, kalp şeklinde çikolatalar, şekerler; hoş sözler yazılı kartlar yollasak, alsak fena mı? Bu tür özel günler, normal akışı içindeki hayatımız için de hoş bir ara ve eğlence olmaz mı? Herkes sevgilisiyle eğlenirken bizim bir şey yapmadan oturmamız çok mu doğal?
İşte böyle, şu Sevgililer Günü neredeyse kendimi fikirsiz hissettirecek. Yazdığım birbirine zıt her iki fikir de aklıma uygun geliyor. Her konuda bir görüşüm olduğunu düşünürüm ama Irak meselesi ile Sevgililer Günü kendime güvenimi sarsü. Yine de birkaç fikir buldum ve bunları sevgili okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Bu tür günlere gerçekten hiç ama hiç önem vermiyorsanız, öyle olsun o zaman…
Hem önem vermiyorum deyip, hem de sevgiliniz sizi aramadığında bozuluyorsanız, kendinize karşı daha dürüst olmaya çalışın.
Sevgililer Günü’ne gerçekten önem veriyorsanız, yaratıcı olun, kolaya kaçmayın.
Bu tür konulara kadınların daha yatkın ve duyarlı olduklarını unutmayın, özel günlerin unutulması kadınları ciddi olarak üzer.
Erkeklerin çoğu bu tür özel günlere duyarsızdır. Eşinin doğum günü hediyesini bile sekreterine ısmarlayan erkek sayısı çoktur. Özel günler için uğraşmaya üşenirler, üşenmeseler de pek yaratıcı olamazlar. Onun için özel günü unutmayan ama çok sıradan şeyler yapan erkeği kınamayın.
Özel günlerinizi unutmuş bir erkek söz konusuysa, bu erkeğin öteki günlerde size nasıl davrandığına bakın. Sevgisini söylüyor mu, kaba saba hareketlerden uzak mı, her zaman şefkatli ve nazik mi, durup dururken sizi sevindireceğini bildiği minik bir armağan alıyor mu, sizin mutlu ya da mutsuz oluşunuz onun için önemli mi?.. Eğer bunlara evet diyorsanız ve bu erkek de Sevgililer Günü’ne boş veriyorsa, versin.
Evli insanlar nedense Sevgililer Günü’ne aldırmazlar, “biz evliyiz, sevgili değiliz” diyenleri bile vardır. İşte bu yapılacak en büyük hata. Evlilik bir kurum, bir yasal beraberlik değil, bir sevgi birlikteliği diye düşünülmeli. Kaç yıllık evli olursa olsun çiftler, kendilerini sevgili gibi hissetmeli, hatta yıllanmış evli çiftler bir canlılık gelsin diye Sevgililer Günü’nü daha bir hararetle kutlamalı.
Çiftlerin Sevgililer Günü dışında tanışma, ilk el ele tutuşma, ilk öpüşme gibi bir özel günleri mutlaka olmalı ve bu kendi özel günleri yaşam boyunca asla unutulmamalı.