İnci Asena’dan Duygulandıran Çocukluk Anıları

 İnci Asena’dan Duygulandıran Çocukluk Anıları
Duygu Asena’nın doğum günü olan 19 Nisan’da sosyal medyada kardeşi İnci Asena’dan gelen süpriz paylaşım sevenlerini mutlu etti. Çocukluk fotoğraflarını ve anılarını tadımlık bir lezzetle anlatan İnci Asena gelecek yıl Duygu Asena’nın doğum gününü bütün sevenleriyle büyük bir piknikle kutlamak istediğini de açıkladı… Her zaman gülen gözleriyle hatırladığımız Kadınca’nın onursal yayın yönetmeni Duygu Asena veya fikirleriyle yolu kesişmiş herkesin bir arada olacağı bir anma günü organizasyonu için payımıza ne düşerse Kadınca’dan yolu geçen ekiplerimizle okuyucumuzla biz hazırız.
İNCİ ASENA’DAN DUYGU ASENA SEVENLERE ÇAĞRI
Her 19 Nisan’da dostlarla Duygu’yu anarız gülüp eylenerek. Çünkü Duygu öyle isterdi. İkimizin de mezarlıklarda işimiz yoktu, çünkü orada toprağın altında, aslında, ne olduğunu biliyorduk. Ama iki yıldır bir araya gelip anamadık Duygu’yu. Ben asıl herkesin sepetini alıp geleceği büyük bir piknik yapmak istiyorum onun doğum gününde. Dostlarının, iş arkadaşlarının, “biz onun kitaplarıyla büyüdük” diyen herkesin katılacağı. Ve gençlerin. Korona bitince var mısınız? Bana akıl verip destek olur musunuz? Gelecek yıl mı?
Bir iki küçük anıyla analım Duygu’yu başarılarına değil çocukluğuna değinerek.
AİLE SIRLARI
Tançin Bebek
Annem mutfakta köfte yoğuruyor, ben, yeni doğmuş bebek, yatakta ağlamaya benzer sesler çıkartıyorum. Annem, elleri kıymalı, koşarak mutfaktan geliyor, Duygu üstüme çıkmış zıp zıp zıplıyor, ben morarmışım, annem dirsekleriyle tutarak Duygu’yu üstümden alıyor. Ona benim oyuncak değil canlı bir bebek olduğumu anlatmaya çalışıyor.
Bebek arabasındayım gene ağlıyorum, Duygu anlamış artık canlı olduğumu beni susturmak için arabayı sallıyor, öyle bir sallamak ki bir bebeğin depremi ancak böyle olur. Bir yandan da, “Tançin bebek huç huç,” diyor. Canlı bebek sus, sus!
İlk çocuk olarak yeni gelen bebeği kıskanması beklenir Duygu’nun doğal olarak, ama öyle olmamış. Tam tersi, kıskanan ben. Gelen giden konu komşu Duygu, yeni gelen bebeği kıskanmasın diye Duygu güzel İnci çirkin, diyerek onu öpüp okşuyorlar. Her zaman böyle oluyor, doğum kutlamasına gelen herkes böyle söylüyor. Bir bayram günü, ikimize de karpuz kollu, kabarık etekli bayramlıklarımızı giydirmişler, bahçedeyiz. İlk kez gelen bir akraba gene Duygu güzel, İnci çirkin deyince benim ağzımdan ilk sözlerim dökülüvermiş. “Ben çiçin dilim.”
Bunları bizden büyük olan ablam anlatır. Gülev. “Kanepede yan yana oturur birbirinizi okşardınız. Sonra okşamalar birden tepişmeye dönüşürdü.”
Gene ablamızın anlattığına göre Duygu çekingenmiş ben sokulgan. Ben hemen konukların kucaklarına çıkarken Duygu kanepenin arkasına gizlenip, “Gitsin, gitsin,” diye bağırırmış. Sonra tam tersi oldu Duygu insanlara kapılarını açtı
Duygu sahne insanı (da) olmalıydı. Daha küçükken karşıma geçip “Örümcek Ağına Yakalanmış Sinek” dansını (bale) yapışını anımsıyorum. Hüngür hüngür ağlatmıştı beni. Televizyon yoktu baleyi nerede görmüştük. Sanırım filmlerde. Babam bizi sık sık sinemaya götürürdü, Opera sinemasında H locasını tutar ailece oradan izlerdik. Esther Williams filmlerini, Hollywood revülerini çok izledik.
Duygu’nun sahne düşleri hiç bitmedi, yıllar sonra iki filmde oynayarak biraz da olsa bu düşünü beyaz perdede gerçekleştirdi. Babamın 52 yaşında ilk göz ağrısıydı Duygu, babam en çok onu severdi. Rita Hayworth, derdi ona kızıl saçlarına bakarak..Devamı… Belki daha sonra. Bu kadarı tadımlık.

Benzer Yazılar

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir