Ben Ant İçtim
İNSAN, dediğimiz ne kadar ilginç bir varlık. Düşünebilme yetisi olan ama nedense genelde, ilkel beynine teslim olan. Açgözlü, bencil, saldırgan…
İnsan denilen varlığın en önemli özelliği başkalarının hayatını izlemek. Başkalarının hayatının seyircisi olmak. Başkaları hakkında hüküm vermek… En çok da kadınlar hakkında.
Ya kendin için?
Kendini görmek isteğin var mı? Kendi değerini ölçmek isteğin? Öyle terazinin kefelerinin hilesiz olan kısmından.
Sen kendini, seyret ki kendini gör. Neden başkasının hayatına bu kadar fütursuzca izin almadan girip çıkarsınız.
Görmek istediğiniz nedir? Doğruyu görmek isteyene, kendinden büyük yemini, sırtında taşıyan karıncadan daha ibretlik ne gösterilebilir ki? Ya da çiçeğin tozundan bal yapan arıyı görmek gibi…
Türkiye’de sanki kadınlar TL’yi temsil ediyor. Erkekler ise Euro ve Doları temsil ediyor. Kadın karşısında değer kazanan hep erkek oluyor. Kadın ise sürekli değer kaybeden oluyor. Kadın sık sık devalüasyona maruz kalıyor. Sürekli değersizleştirilen bir kadın var ülkemde.
Öyle ki siyasette kadını temsil eden kadınlar bile, erkeklerle iş birliği içinde olup yine kadına saldırıyor. Sırf kendi statülerini korumak için.
Bu iş birliği sayesinde de erkekler bazı siyasetçi kadınlara imtiyaz sağlıyor.
Nasıl mı?
Mesela bir kadın milletvekili katıldığı televizyon programında “kadın cinayetleri abartılıyor. O kadınları öldüren şahısları yetiştiren kadınlar. Hiç mi kadınların payı yok bu şiddette” diyebiliyor.
Hatta yine aynı vekil “öldürülen erkek sayısı kadın cinayetlerinden 12 kat daha fazla” bile diyebildi. Neye göre bu 12 kat fazlalık? Hepsi şiddetten mi öldü? Bu rakamlar her ölümü kapsıyor mu? Kanser, trafik kazası, covit…
Merak ediyorum tüm bu kelimeleri sarf ederken, hangi ruh haliyle konuşuyor bu insanlar? Kulağınıza bunları biri mi fısıldıyor?
Sayın vekilim, sen beni yani kadını temsil ediyorsun. Nedir bu düşmanlığının altında yatan sebep? Neden bizi sevmiyorsunuz?
Artık tuz kokmaya başladı. Evet tuz diyorum. Çünkü tuz kokarsa her şey kokar. Tuz kokarsa durum vahim demektir. Tuz kokarsa ne yana dönerseniz dönün burnunuzu tutarsınız.
Aslı Özkısırlar’ın hastanede 25 gün boş yatak sırası beklerken ölümü ve Erdal Yetimova’nın sağlık Bakanlığına ait ambulans uçakla Türkiye’ye getirilmesi her şeyin koktuğunu göstermez mi?
Siz ne zaman kadını değerli göstermek istiyorsanız, o zaman kadına bazı payeler veriyorsunuz. ANNE YAPIYORSUNUZ. Eş yapıyorsunuz. Abla yapıyorsunuz. Evlat yapıyorsunuz… Ama asla eşit görmüyorsunuz. Bu statülerin değerlendirmesini yani değerlerini de yine erkekler belirliyor.
Kadın değerini, birilerinin iki dudağından çıkan söylemlerle belirliyor.
Kadını saklayanlar, istediği zaman ortaya çıkarıyor. Yemek yapması için eş olarak, çocuklarına bakması için anne olarak, kendi anne babasına saygı duyması için de gelin gibi sıfatlarla ortaya çıkmasına izin veriyor.
Ben cehennemden değil, adaletten ve eşitlikten bahsediyorum.
Ben feminizmden değil, insanlıktan bahsediyorum.
Kadınları acıtmayı bırakın artık, kendi hatalarınızı yanlışlarınızı kadınlara yüklemeyin artık. Biz size beddua etmiyoruz, etsek de tutmaz zaten. Günah zaten. Dua ediyoruz insanlık için elinize, dilinize, nefsinize sahip olun.
Kadınların yaralarını kanatan, yaraların kapanıp, kabuk bağlayıp düşmemesine sebep olmayanlar sürekli gündemi kadına bırakıyor.
Bizlere bir yarımlık pay verdiniz. Öyle elmanın yarısı gibi değil, sözümüzü kese kese, tamamlayamayacağımız cümleler olarak ama bildiklerimize susmamak için ben ant içtim.