Kadın Haklarına Bir Yolculuk!
Türkiye’de Kadın Hakları ve Şiddeti Yeniden Okumak
Saklı kalan hakları görünür kılmak;
önce kadının farkındalığı sonra toplumun duyarlılığı ile başlayacaktır…
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İstanbul Şubesi Kadın Komisyonu 8 Mart dünya kadınlar gününde KADINCA okurları için hazırladığı bu makaleyle kadın haklarının korunmasında yolumuza ışık tutuyor…
8 Mart neden dünya kadınlar günüdür?
8 Mart 1857 tarihinde; New York kentinde dokuma işçileri daha iyi yaşam koşulları talep ettiler. Burada çıkan çatışma ve yangında 129 kadın hayatını kaybetti. 1921 yılında gerçekleşen Uluslar Arası Kadın Konferansında kaybın ardından, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edilmiş olup; bugün halen dünya kadınlar günü olarak anılmaktadır.
Yazının içeriğinde; kadının insan haklarına değinilerek; sosyal hizmet mesleği ile arasındaki organik bağ hakkında bilgi verilecektir. Türkiye’de ve dünyada; kadınların sahip olduğu ve politika oluşturarak aldığı “hak tanımlamaları” mevcuttur. Sosyal Hizmet bilimi ve mesleği ile baktığımız nokta ise; “kadınların hakları konusunda okuryazar olması, bireysel, toplumsal ve adli – koruma inceleme makamlarınca tanımlanan hakların kullanılması, uygulamaya geçmesi” pratiğidir. Kadın hakları saklıdır, kadının öğrenme, keşfetme ve okur yazarlık pratiği önce hak temelli taleplerinden başlamalıdır. Yazı içeriğinde kadın hakkı okuryazarlığı ve sosyal hizmet disiplini anlatılacaktır.
Kadın Haklarının Tarihinde Yolculuk
Kadın haklarının tarihsel gelişimine baktığımızda; kadınlar için oy, eğitim ve mülkiyet hakkı vermeyen sistemi eleştirdi. Amerika’da kadınlar oy hakkı için mücadele ederken, Fransa’da temel hak ve özgürlüklerin teması Kadınların Haklar Bildirgesi ile konumlanmıştır.
Kadın süre gelen tarih döngüsü içerisinde; edilgen bir yapı ile konumlanmıştır. Antropolojik bağlamda da erkek avcılık kadın ise toplayıcılıkla tarihte yer almıştır. 19. yüzyıla gelindiğinde ise “eşit işe eşit ücret, evlilik ve ailede eşit haklar, kadınlar için çalışma yaşamı, kadınların kamu görevlerinde çalışabilmesi” için mücadele eden kadınların olduğu kaydedilmiştir.
Günümüzde ise “kadınların eğitimde fırsat eşitliği, siyaset yapma hakkı, seçenek yaşam biçimlerine sahip olma, ev eksenli çalışmaların ve bakım emeğinin ücretlendirilmesi, doğum kontrol yöntemleri ile üreme sağlığının / ailenin planlanmasının yapılması, toplumsal cinsiyet kalıp yargı ve önyargılarına ilişkin algının değiştirilmesi, bireylerin – uygulamaların – medyanın cinsiyetçi dilinin değiştirilmesi” gibi bireysel, aile düzeyinde ve toplumsal hak mücadelelerinin devam ettiği izlenmektedir.
Sosyal Hizmet Bilim Ve Mesleğiyle Kadın Alanı Arasında Organik Bir Bağ Vardır
Sosyal hizmet insana ve topluma yardım bilgisini ve hareketini içerir. İnsanın doğayla ve insanın insanla etkileşiminin yapısı ve değişimi, sosyal hizmetin yardım çabasının, bilgisinin ve bu alandaki mesleki hareketlerin gelişmesine neden olmuştur.
Kadın çalışmaları ve sosyal hizmet bağlamında yapılan değerlendirmede; bireysel, gruplar arası ve toplumsal tüm müdahale teknikleriyle hak temelli olmayan uygulamaların yıkımını ve güçlendirmeyle yeniden inşasını savunan sosyal hizmet bilim ve mesleğiyle; kadın sorunlarının çözümü arasında organik bir bağ olduğu gözlemlenmektedir. Bireylerin güçlendirilmesi, sorunun çözümü ve makro politikalar ile genelci bir perspektifte değişimi hedefleyen sosyal hizmet etiği ve feminist paradigma arasında ekolojik ve bütünsel bir ilişki vardır.
Sosyal Hizmet Uzmanları; “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinde, Kadın Konukevlerinde, Adalet Bakanlığında Çocuk ve Aile Mahkemelerinde, Sağlık Bakanlığına bağlı bulunan Hastanelerde Sosyal Hizmet Birimlerinde, Belediyelerde” kadın çalışmalarında “psikososyal danışmanlık, mevzuat desteği savunuculuk, kurumlar arası yönlendirme, nihai yararı sağlayarak vakayı sonlandırma” basamaklarında yer alırlar. Sosyal hizmet uzmanları “ koruma altına alma – 6284 sayılı kanun, şiddet mağduru kadın, mülteci / sığınmacı kadın, barınma / sığınma ihtiyacı olan kadın, aile danışmanlığı alan kadın, bireysel olarak sosyal işlevselliğini kaybetmiş ve baş etme becerilerini kullanamayan kadın, hak mağduru kadınlar – yasa ve makro politika bağlamında, alkol ve madde bağımlılığı, tıbbi ve psikiyatrik süreç, cezaevi süreci – tahliye sonrası kadının konumu, denetimli serbestlik ve yardım hizmetleri, intihar ve kriz durumu, afetlerde kadın algısı, göç ve aktif entegrasyon sürecinde kadın, geç yetişkinlik / yaşlılık / geriatri” sosyal sorun alanlarında destekleyici, yasalar hakkında bilgi verici, danışmanlık becerileri ile yer alır.
8 Martta Şiddeti Yeniden Okumak: Kadın, Toplum, Medya ve Yasalar
Yasalarda Neler Var?
En temelde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ile haklar tanımlanmıştır. 08.03.2012 tarihinde ve 6284 sayı numarasıyla; Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun yayınlanmış, 10.03.2012 tarihinde Resmi Gazetede yer almıştır. Mevzuatın şiddet mağduru vakalara uygulanma usulleri, vaka örnekleri üzerinde mevzuata ilişkin planlanan politikalar, kurumlar arası eş güdümün sağlanması bağlamında 6284 sayılı kanun önemli bir uygulama pratiği olarak yürürlüğe girmiştir.
Sosyal hizmet uygulamaları kapsamında incelendiğinde; şiddet mağduru kadın sağlık kuruluşuna başvurduğunda hastanede görevli sosyal hizmet uzmanı, adli koruma ve inceleme makamlarına başvuruda bulunduğunda Aile Mahkemeleri’nde bulunan meslek elemanı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı İl Müdürlükleri’ne müracaat ettiğinde, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü veya kuruluşlarında görevli sosyal hizmet uzmanları tarafından değerlendirilmektedir.
Türkiye istatistiklerine baktığımızda; kadına karşı “fiziksel, sözel, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddet” her geçen gün artmaktadır. 2008 yılında geniş ölçekli olarak Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından tüm Türkiye sahasında uygulanan “Kadına Yönelik Şiddet Araştırması”nda;
- Türkiye’de kadınların; kentlerde %40’ının, kır bölgesinde %47’sinin, Türkiye genelinde %42’sinin yaşamının herhangi bir döneminde cinsel veya fiziksel maruz kaldığı,
- Kadınların; kentlerde %43’ünün, kırda %46’sının ve Türkiye genelinde %44’ünün yaşamının herhangi bir döneminde duygusal şiddete maruz kaldığı,
- Kadınların; kentlerde %38’inin, kırda %36’sının, Türkiye genelinde %37’sinin yaşamının herhangi bir döneminde ekonomik şiddete maruz kaldığı kaydedilmiştir.
Kadına yönelik şiddet oranı yükselmektedir. Kadınların mevzuat konusunda okuryazarlığının düşük olması, bilinçlendirme faaliyetlerinin yetersiz olması, medyanın söylem analizinde “kadın cinayetlerinde erkek faili haklı / meşru” göstermesi, şiddet algısının ve marjının negatif oranda artması, şiddet algısının bireyden aileye ve topluluklara, topluma yayılmasına sebep olmaktadır.
Kadına yönelik şiddette; tüm vatandaşların duyarlılığı, cinsiyet temelli söylemin ve dilin değiştirilmesi, medyanın şiddeti normal ve meşru gösteren söyleminin duyarlı hale getirilmesi, kadın cinayetleri ve nefret söylemlerinin yasal ve sosyal kanunlarca ağır cezalar ile cezalandırılarak medyaya yansıtılması, kamu kurum ve kuruluşlarının toplum duyarlılığını oluşturmaya yönelik kampanyalarının arttırılması nihai önem taşımaktadır.
Saklı kalan hakları görünür kılmak; önce kadının farkındalığı sonra toplumun duyarlılığı ile başlayacaktır…
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği
İstanbul Şubesi
Kadın Komisyonu