Kadınlar 8 Mart’ta Hatırlanıyor!
DUYGU ASENA
” 8 Mart’larda kadınlar hatırlanıyor. Erkek ve erkek kafalı kadın politikacılar çıkıp kadınları kutluyor. Sanki kutlanacak bir şey varmış gibi.”
Geçmiş Kadınlar Gününüz kutlu olsun
1978’de Kadınca Dergisi çıktığında ve bu dergide kadın-erkek eşitsizliğinden söz edildiğinde kimilerince yadırganmıştık. Sanki gerçek olmayan durumlardan söz ediyormuşuz gibi şaşırıyor, bizi sert buluyorlardı ki, Kadınca radikal bir dergi değildi. 1987de Kadının Adı Yok yayımlandığında bu kez yadırganan ben olmuştum. Kitap bir yılda 40 baskı yaptıktan sonra, aile için zararlı bulunarak, 18 yaşından küçüklere yasaklandı. Turgut Özal devriydi. Bazı basın organları, “kadınları toplumda erkeklere tanınan haklara kavuşturarak aradaki eşitsizliği gidermeye, mesleklerini özgürce seçmelerini sağlamaya yönelik toplumsal hareket” anlamına gelen feminizmi “erkek düşmanlığı” diye tanıtmaya çabaladılar. “Çirkin kadınlar erkek bulamadıkları için erkeklere düşman olurlar, bunun adı feminizmdir,” dediler. İnanılır gibi değil ama, bu art niyetli ve cahil düşünce yapısı bugünlere kadar geldi.
Hem bilmiyor, hem konuşuyor
İnsanın midesi bulanıyor. Bulanıyor, çünkü hem bilmiyor hem konuşuyorlar… Bununla da kalmıyor, eleştiriyor ve yargılıyorlar… Bilmeden! “Aman bana çirkin demesinler, aman beni erkek düşmanı sanmasınlar, aman bana lezbiyen yakıştırması yapmasınlar” diye, kadının sorunlarını bildikleri halde, birtakım gerzeklerden korkup, inandıklarını savunamayanlar için de duygularım aynı. Hele, neler oluyor bilmeden “ülkemizde kadın baş tacıdır, evin esas reisidir, Anadolu’da kraliçe gibi baş üstünde tutulur, hele kentli kadının hiçbir sorunu yoktur, ne istiyor ki bunlar,” diyerek söylenenleri küçümseyen kadın ve erkekler…
Kadınlara uygulanan şiddetin, kanunlarımızdaki haksızlıkların, tacizin, tecavüzün, zorla evlendirilmelerin, namus cinayetlerinin, ahlâk konusundaki çifte standartların, kız çocukların okutulmamasının, kocaya satılmasının, bekâret kontrollerinin, kumanın, berdelin, başlık parasının, çağı geçmiş geleneklerin, kadının zorla ev içine mahkûm edilmesinin, kendi bedenine sahip çıkamamasının, çok çocuk doğurtulmasının, evin reisinin erkek olmasının hep karşısında olduk… Bir şeyler yavaş yavaş da olsa değişiyorsa, bunun ardında AB koşullan kadar mücadeleci kadınların rolü var…
• 8 Mart’larda kadınlar hatırlanıyor. Erkek ve erkek kafalı kadın politikacılar çıkıp kadınları kutluyor. Sanki kutlanacak bir şey varmış gibi. Evet, mesela Medeni Kanun eksikler ve haksızlıklarla da dolu olsa değişti, yenilendi. Avrupa Birliği’nin istekleri doğrultusunda, Meclisimizin erkekleri sonunda bu değişikliği kabul etmek zorunda kaldılar. Aslında kimin umurunda kadınlara yapılan haksızlıklar? Neden “mal ortaklığı” konusuna bu kadar karşı çıktılar? Haksızlıkların ortadan kaldırılmasında büyük rolü olabilecek, politikacılar ve medya mensuplarının kaçı ilgileniyor kadının sorunlarıyla? “Siyasette kadın görmek istiyorum, daraldım” diyen biri çıkınca hem politikadan hem medyadan küçültücü alaylar yükseliyor. Basındaki ve meclisteki kadınların ise çoğu susuyor… “Aman bana erkek düşmanı demesinler.” Nasıl başarmışlar bu karalamalarla akıllı kadınları bile susturmayı. Basınımızın bir kısım erkekleri ise, kadın okuru “tavlamak” için, iç gıcıklayıcı aşk yazıları yazıyorlar… Ah ne romantik, ne kadar ince onlar… Nasıl da kadını tanıyor, onlarla ilgileniyorlar… Yersen… Romantik aşk yazılarını yazdıktan sonra da yazı işlerinde toplanıp arka sayfa güzelini seçmek için gevrek kahkahalar atıyorlar.
Mart 2000
Duygu Asena tarafından yazılan bu makale, 10 Mart 2005 Perşembe günü yayınlanan Vatan Gazetesindeki köşe yazısıdır.